16 Temmuz 2008 Çarşamba


Baykan Sezer, Türk sosyolojisinde Batı’yla hesaplaşan ilk sosyoloğumuz. Bu ahesaplaşmayı, dar milliyetçi kalıplardan öte ciddi argümanlara dayanarak yaptı. Sosyolojinin eleştirel yaklaşımlarından yararlanarak, analitik bir zihinsel tutumla Batı’yı sorguladı.
Türk sosyologlarının Batı toplum teorilerinin aktarmacılığını yapmalarını reddetti. Toplumsal araştırmalarımız, Batı sosyolojisinin kalıplarıyla tartışılmasını eleştirdi. Ayrı bir toplumsal gerçekliğimizin olduğu, dolayısıyla ayrı bir sosyolojik tahayyülümüzün olması gerektiğini vurguladı. Bu çerçevede, tarihsel deneyimlerimizin önemine dikkat çekti. Ona göre, toplumun bilinci tarih idi. Bu nedenle, Türk toplumunun sosyolojik çözümlemelerinde tarihsel birikimimizin ayrıcalıklı bir yeri vardı. Tarih içindeki yürüyüşte toplumumuzun değişimlerini izleyebiliriz.
Uluslararası bir konferans esnasında, Baykan Sezer Hocamız, “Evrenselleşeceğiz diye haçlılaşacak değiliz.” demişti. Edebiyat fakültesinin hocaları İngilizce ya da Fransızca sorular sormak için yarışıp dururken Baykan Hoca, Türkçe konuşup çeviri yapılmasını (Fransızcası mükemmel olmasına rağmen) istemişti. Hocamız, entelektüellerimizin iki asırdan bu yana sürüp gelen Batı hayranlığı kompleksini, Batı’ya yukarıdan bakarak yenmelerini salık vermişti adeta.
Sezer Hoca’nın Batı eleştirisi ve farklılığımızı vurgulama çabası, ajitatif ve programatik bir içeriğe sahip değildi. Merkezde yetişen, kentli ve eğitimli bir “beyaz Türk” entelektüel kimliği ile birlikte, Batı’nın Türkiye üzerinde ürettiği düzeni eleştiriyordu. Bu onu daha da önemli kılıyor. Çünkü, elit bir sınıftan gelerek Batı’nın dolaylı olarak sağladığı olanaklara rağmen, sosyolojik ve politik statükoyu sorguluyordu.
Baykan Sezer, Türk aydınlarının redd–i mirasçı yaklaşımlarını, sosyolojik bilginin sistematiğiyle yerle bir ediyordu. Türk toplumunu evrensel bir politik perspektifte konumlamayı gündeme getiriyordu. Osmanlı aracılığıyla dünya egemenliğinde üstlendiğimiz rolü vurgulaması, bunun açık kanıtıdır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Batı’nın kendisini evrensel bir toplum modeli olarak üretmesini eleştirmiştir. Örneğin Sosyolojinin Ana Başlıkları adlı eserinde bunun manifestosu vardır. Batı sosyolojisinin özel tarihsel koşullarını anlatır. İlkel toplum gibi kavramlaştırmaların arkasındaki politik beklentileri açığa çıkarır. Ya da oryantalizm sosyolojileri... O, çalışmalarında Batı sosyolojisinin Batı dışı toplumlar hakkındaki iddialarının meşruiyetlerinin geçersizliklerini ortaya koyar.
İlk defa, birden fazla sosyolojilerin olabileceğini öne sürdü. Bilginin evrenselliğini, mutlaklığını tartıştı. Batı egemenliğinin tarihsel koşullarının sosyolojisini yaptı. Kemal Tahir gibi bir aydınımızın tarih vurgusunu, sosyoloji paradigmasıyla temellendirdi. “Yerli sosyoloji” tezini geliştirdi. Ancak, bu yaklaşımı geliştirirken “kabileci” ve şovenist eğilimlere iltifat etmedi.
Baykan Sezer, bir tez adamı. Aktarmacı ve betimleyici olmanın ötesinde kendi toplumsal sorunlarıyla ilgili iddiaları vardı. Kitap çalışmalarıyla bunları göstermeye çalıştı. İstanbul Sosyoloji’nin tarihsel misyonuna uygun bir şekilde, bir ekol oluşturdu. Öğrencileriyle, ekol havası içinde ilgilendi.
Sosyolojiye gelen öğrenciler, bütün ideolojik sivriliklerine rağmen hoşgörüyle karşılandılar. Sağcı, solcu, İslamcı.. olarak biz bütün öğrenciler memleket kurtarma sevdasıyla ideolojilerimizin keskinlikleriyle tartışırken, Baykan Hoca’nın oluşturduğu hoşgörülü ortam, Türkiye’nin bir başka sosyoloji bölümünde nasip olmayan imkanlar sunuyordu biz öğrencilere. Tartışmalar, eleştiriler, okumalar, seminerler... Bizleri zamanla “normalleştiriyordu”. Sevgili hocamız, bize karşı hep bir hoca olarak davrandı. Bizleri, ideolojik eğilimlerimiz nedeniyle yargılamadı.
Baykan Sezer, sosyolojiyle bir fikriyat adamı olarak da ilgilendi. Bilimsel nesnellik söylemine, Cemil Meriç’in “objektiflik namussuzluktur” düsturuyla yaklaştı. Bir aydın sorumluluğuyla, toplum meselelerine sosyoloji aracılığıyla cevap bulmaya çalıştı. Türk toplumunun, Batıcılaşmayla yaşadığı kimlik bunalımının üstesinden nasıl gelebileceğinin sosyolojisini yaptı. Osmanlı’nın çöküşüyle kaybettiğimiz dünya egemenliği içinde yeniden kendi çıkarlarımızla nasıl yer alabileceğimizin sosyolojik tartışmasını yaptı.
Baykan Sezer, bir münzeviydi. Kendisini sosyolojiye ve öğrencilerine adamış bir münzevi. Nümayişsiz bir fikriyatın namuslu aydını.

Hiç yorum yok: